Sınava hazırlanma süreci; gerek oldukça farklı boyutları olan bir zaman dilimi olması gerekse de bireyin tüm sorumluluğun kendisinde olduğunu düşünmesi nedeniyle zaman zaman stresli bir sürece dönüşebilir. İşte böyle durumlarda aile içi iletişim daha fazla önem kazanır. Birey ailesinden beklediği desteği görürse sınava hazırlanma sürecini daha rahat bir şekilde yönetebilir.
Sınava Hazırlanmak Sadece Soru Çözmekten İbaret Değildir.
Sınava hazırlanma süreci; etkili çalışma becerilerini geliştirme, düzenli okuma alışkanlığı ve hızlı okuma becerisine sahip olma, akademik başarısını sürekli artırmaya odaklanma ve kendi sorumluluklarının farklında olmayı kapsar. Aileler de bu konuda bilinçli olursa sınava hazırlanmanın sadece plansız biçimde soru çözmekten ibaret olmadığını ve çocuğun kendisine en uygun olan çalışma stratejisini uygulamasının önemli olduğunu bilir ve onu doğru biçimde desteklerler.
Moraller Yüksek Tutulmalıdır.
Ortaöğretim döneminde öğrenciler fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişim ve değişimi yoğun olarak yaşarlar. Bu nedenle onlarla iletişim kurarken bu gerçekliğin farkında olarak onları anlamaya çalışmak gerekir. Kırıcı sözler ya da eleştiriler, hassas oldukları sınava hazırlık sürecinde onları daha fazla etkileyebilir. Ailesi tarafından anlaşıldığını bilen bir birey kendisini daha iyi hisseder ve çalışmaya odaklanabilir. “Senin için şunu yaptım, senin için bunu yaptım’’: Bize iyilik yapan birinin sürekli yaptığı iyiliği söylemesi ne kadar rahatsız edici ise öğrencinin de ailesi tarafından yapılan fedakârlıkları tekrar tekrar dinlemesi o kadar tatsızdır. Sınava hazırlık süreci her iki taraf için de zorluklar getiren bir süreçtir. Fakat bunları her fırsatta dile getirmek çocuğu incitmeye ve baskı altına almaya başlar. İletişimde sürekli “sen dili” kullanmak: “Çok dikkatsizsin.” “Sen Sayısalı yapamazsın.” Sen dili sorunları çözmekten ziyade kişiyi yargılayan ve suçlayan bir dil kalıbıdır. Bunun yerine “ben dili” kullanmak daha doğru olacaktır. Örneğin “Sorumluluklarını yerine getirmenden mutlu oluyorum.” cümlesini daha yapıcı bir ifadeye sahiptir.
Sınava Hazırlık Sürecinde Aile İçi İletişimde Doğrular:
“Seni duyuyorum’’: Öğrenci etkin şekilde dinlenmeli ve fikirlerine önem verildiği kendisine hissettirilmelidir. Sizinle bir konuyu paylaşma ihtiyacı duyduğunda onu geçiştirmek yerine jest ve mimiklerimizle dönüt oluşturmalı ve ona kendini önemli hissettirmeliyiz. “Seni önemsiyorum’’: “Anlatmak ister misin?”, “Senin düşüncen nedir?” “Senin düşünceni merak ediyorum?”, “ Sen nasıl hissediyorsun?” gibi cümlelerle yakınlık kurup ona saygı duyulduğu belirtilmelidir.
“Biz bir aileyiz’’: Öğrencinin sınava hazırlık stresi içinde kendini ait hissettiği bir alan olması, kendini güvende hissetmesi onu rahatlatmaktadır. Bunun için en önemli faktör aile bağlarıdır. Aile içerisinde birlik duygusunu pekiştirmek için aile içi toplantı geleneği oluşturulabilir. Burada tüm aile bireylerine dair gündemler paylaşılarak güçlü bir iletişim bağı kurulabilir. “Emeğin bizim için kıymetli’’: Öğrencinin çalışmasında sonuca odaklı olmak yerine sürece odaklı olup verimli ders çalışma konusunda öğrenci motive edilmelidir. Unutulmamalıdır ki çok çalışmak değil, verimli çalışmak başarıyı getirir. “Seviliyorum hissini verebilmek’’: Öğrenci ile kurulan iletişimde sevgi sözcükleri kullanmak ve ona sevildiğini hatırlatmak, hem sihirli bir iletişim bağı yaratacak hem de öğrencinin kaygısını azaltacaktır. Sevgimizi sadece sözlü iletişimle ifade etmek zorunda da değiliz, bir bakış, bir sarılma bazen bir mimik bile sevgimizi anlatabilir.
Sınava Hazırlık Sürecinde Aile İçi İletişimde Yanlışları:
Sürekli “Ders çalış.” demek: Ders çalışma temposunu az bulduğumuz çocuğa en basit yöntemle hitap ediyoruz: “Ders çalış!” diyoruz. Maalesef hiçbir motive ediciliği olmayan bu cümle bir süre sonra öğrenci için savaş borusu anlamına geliyor ve aileye karşı isyankâr tavırlar sergilemeye öfke duygusu hâkim olmaya başlıyor. Öfke ve isyan duygularının sonunda ise odaklanma iyice zayıflıyor. “Yapamıyorsun, beceremedin” diyerek eksiklerini yüzüne vurmak: Çocuğun bir sıkıntısı varsa ve bunu tek başına aşamıyorsa ailenin bunu sürekli dile getirmesi onu problemi çözmeye yöneltmiyor. Çocuk maalesef kendisini daha yalnız hissediyor ve içine kapanıyor.